14 Eylül 2019 Cumartesi

Pakistan İşgalinden Sonra


İşgalin ikinci yıldönümü yaklaşırken, öfke çığlıkları giderek dinmeye başlamış ve Afganistan'daki 85.000 Sovyet askeri, varlığını giderek sağlamlaştırmıştı. Sovyet nüfuzunun yayılmasına karşı çıkanlar için tüm bu olup bitenler içinde şükredilecek tek bir şey vardı: Komşu Pakistan istila edilmekten kurtulabilmişti.

Tıpkı Afganistan'daki karmaşanın ilk zamanlarında- kine benzer biçimde, Pakistan'ın kısa ve sorunlarla dolu tarihinde dünya ülkelerinden gördüğü ilginin eşi- ne ender rastlanır. Bu dönemde Batı dünyası Pakistan'ın parıltılı modern başkenti İslamâbad'a kucak açtı ve kulağına, geleceğe yönelik çok cazip vaatler fısıldadı: ülkeyi kaya gibi sağlam kılmaya yetecek kadar yardım, silah ve gıda. O da olmazsa, Pakistan silahlı kuv- vetlerini sınır çatışmalarının üstesinden gelebilecek ve ülke içinde Sovyet kışkırtmasına bağlı aşiret ayaklanmalarını bastırabilecek duruma getirmek için takviye.

O dönemde Pakistan, bugün olduğu gibi askeri idare altında yönetiliyordu; başta Cumhurbaşkanı General Muhammed Ziya ül Hak vardı. Basına sansür uygulanıyor, hapishaneler yüzlerce siyasi mahkümu barındırıyordu. Eski Başbakan Zülfikâr Ali Butto'nun idam edilmesine karşı duyulan öfke ve gösteriler, kentlerde dalga dalga yayılıyordu.

Pakistan, Hindistan'ın bölünmesi sürecinde ayrı bir Müslüman ülke olarak 1947'de kuruldu. Ne var ki İslam, genişliği 1600 kilometreyi aşan Hindistan topraklarının ikiye ayırdığı ülkeyi bir arada tutmak için yeterli olmadı; ülkenin doğu parçası 24 yıl sonra koparak Bangladeş adını aldı.

Bu iki kültür, yani ağırlıklı olarak batıda Pencab, doğuda Bengal kültürleri arasındaki farklılık ortak bir inançla birleştirilemeyecek kadar çoktu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder