13 Eylül 2019 Cuma

İşte Sonunda Mekke


İşte sonunda Mekke'deydik; İslamiyet'in iki yanı yalçın tepelerle çevrili, kıraç bir vadiye yayılmış en kutsal şehri. Ev sahipliğimizi yapan Dünya İslam Birliği'nin tahsis ettiği saygılı, genç bir Suudi öğrencisi olan Edib Tilmassan'ın eşliğinde arabayla haccın gereklerinden biri olarak Kâbe'nin çevresini yedi kez yürüyerek tavaf edeceğimiz Mescid-i Haram'a yöneldik. Selamet Kapısı'ndan içeri girdiğimizde, yükselen duaların uğultusu karşıladı bizi. Ve gözlerimiz büyük bir açlıkla caminin geniş avlusunun ortasında, bir insan denizinin üstünden görkemli bir şekilde yükselen Kâbe'yi aradı.

Çevremizdeki güçlü adanmışlık hissinin büyüsüne kapılmış olarak hep birlikte duaya başladık:

Allah'ım, şu mübarek Beytin, şeref, hürmet, azamet, muhabbet, yücelik ve güzelliğini artır. O'na tazim ve hürmet eden, hac ve umre yaparak onu ziyaret edenlerin de şeref, mertebe, yükseklik ve iyiliğini çoğalt. Allah'ım, sen selamsın, selamet ancak sendedir. Bizi selametle yaşat ve selamet yurdu olan cennetine koy.

Bi küpü andıran çıplak taş bir yapıya bunca saygı neden? Kâbe ne çarpıcı bir sanat eseri ne de değerli taşlarla bezenmiş bir mimarlık şaheseridir. Ve hiçbir Müslüman'a kendi yararına ya da başkalarına zarar vermek için kullanabileceği bir güç bahşetmez. Kâbe Allah'ın evidir,

Hz. İbrahim tarafından O'na ibadet için kurulmuştur. Hz. Muhammed, yaklaşık 570 yılında onun yakınında doğmuştur. Bundan kırk yıl sonra vahiy meleği Cebrail Hz. Muhammed'e görünerek ona gerçeği, Allah'ın bir ve tek olduğunu bildirmiş ve ona Kâbe'yi putlardan temizlemesini buyurmuştur. Ve Mekke'den hicretinden sekiz yıl sonra Hz. Peygamber buraya muzaffer bir şekilde, ama tevazu içinde geri dönerek putların yıkılışına tanık olmuş ve putlardan temizlenen Kâbe bir kez daha tek bir Allah için ibadete adanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder